9 Mart 2009 Pazartesi

Cezayir Uçağını beklerken


Cezayir’e gitmek üzere lounge’lardan birinde oturmuş beklerken oraya buraya koşuşturan ve bize sürekli gelip ‘internetiniz çalışıyor mu’ şeklinde sorularla ortada panik havası yaratan ve bu paniğine anlam veremediğim kadının lounge’ta görevli bir kadın olduğunu farkediyorum. Uçağa binmeden 1 saat kala da internete girmesek ne olur sanki.

Yorgunluktan koltuga gömülmüş vaziyette ve sabahın erken saatinde uyanmanın da mahmurluğuyla uçağın kalkmasını beklerken aklıma gelen Cezayir ile ilgili olan kelimeleri yazmaya başlıyorum. Sisifos Söylemi, Yabancı, Mutlu Ölüm ve de Tersi ve Yüzü ile Albert Camus geliyor. İntihar ve Uyumsuzluk kelimeleri de peşi sıra dudaklarımdan dökülüveriyor.

"Insan, ortada bir yaşama nedeni olmadığını anlayacak, her türlü günlük çalışma ve acının içinde kökleştirdiği uyumsuzluk duygusuyla, yaşamın gülünlüğünün farkına varacaktır. "

Albert Camus’un kasvetliğinde uzaklaşıp Cezayirli başka bir kişilik Yves Saint Laurent’i düşünüyorum. Sonra, Fransız sömürgeciliği, Casbah ya da Kasaba, Barboros Hayrettin Paşa,..vesaire vesaire. Bu arada arka fonda da Chris De Burgh-Lady in Red çalıyor, hoşuma gidiyor.

Casbah Osmanlılardan Cezayir’e kalan bir miras. Fransızlarca Mağrip ülkesinin Marsilya’sı olarak nitelendirilmiş. Bir de Cezayir türküsü var.

Cezayir’in ufak tefek evleri
İçindedir ağaları beyleri

Cezayir 1517’de Barboros Hayrettin Paşa ve kardeşi Oruç Reis tarafından fethedilmiş. Ama bu topraklar 1830 yılına kadar Osmanlı’nın elinde kalabilmiş. 1830 yılında Fransızlar Cezayir’i işgal etmişler ve 50 yıl boyunca bu toprakları hıristiyanlaştırmak için misyonerlik faaliyetlerini sürdürmüşler. 5 Ağustos 1945 tarihinde bir gün içinde 45 bin Cezayir’linin canına kıymışlar. Müslümanlar 7.asırda bu topraklara gelmişler. Abdullah bin Ebu Serh tarafından fethedilmiş.

Onaltıncı asırda Oruç ve Hızır Reisler tarafından fethedilen Cezayir, Avrupalı korsanlara karşı mücadele eden müslümanların üssü haline gelmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder